Donald Trump, başkanlık görevine başladığı ilk 100 günde, Amerika Birleşik Devletleri’nde tarihi bir dönüşüm gerçekleştirdiğini iddia etti. Göreve gelir gelmez, ülkenin mevcut politikalarının köklü bir değişime ihtiyaç duyduğunu belirten Trump, gerçekleştirdiği adımlarla hem iç politikada hem de uluslararası arenada önemli sonuçlar elde ettiğini savunuyor. Bu süreçte öncelikli hedefinin Amerika'nın yeniden büyük bir ülke haline gelmesi olduğunu vurgulayan Trump, bu 100 gün boyunca izlediği stratejileri ve sağladığı yenilikleri detaylandırdı.
Donald Trump'ın başkanlığı döneminde en çok dikkat çeken alanlardan biri iç politikadaki değişiklikler oldu. Göreve geldiği andan itibaren, Obamacare olarak bilinen sağlık reformunu iptal amacıyla Kongre'ye sunduğu teklif, ilk büyük mücadelelerinden biriydi. Trump, bu sağlık sisteminin ülkeye mali yük getirdiğini ve bireyleri sağlık hizmetlerinden mahrum bıraktığını belirtti. Bunun yanı sıra, sağlık sistemi reformu ile birlikte, devlet destekli sağlık sigortası kapsamının genişletilmesi gerektiği görüşündeydi. Ancak bu teklif, partisi içinde bile ciddi tartışmalara neden oldu.
Ekonomik alanda, Trump, vergi reformu ile ilgili bir dizi öneri sundu. Amerikan vatandaşlarının ve işletmelerinin üzerindeki vergi yükünü azaltmak için çalışmalara hız verdi. Bu bağlamda, ülkedeki istihdam seviyelerinin artacağına ve Amerikan iş gücünün yeniden canlanacağına inandığını dile getirdi. Mücadele ettiği diğer bir konu ise ülkedeki sınır güvenliği oldu. Meksika sınırına inşa edileceği vaadedilen duvar projesi, Trump’ın başkanlık döneminin en çok tartışılan projelerinden biri haline geldi. Bu proje ile birlikte yasa dışı göçmen akışının durdurulacağı ve böylece yerli işgücü için daha fazla iş imkanı sağlanacağı ileri sürüldü.
Donald Trump’ın dış politika alanındaki ilk 100 gündeki uygulamaları da dikkat çekti. Ticaret politikalarında “Amerika Önce” yaklaşımını benimseyen Trump, çeşitli ülkelerle olan ticaret anlaşmalarını yeniden gözden geçirdi. Özellikle Çin ile olan ticaret ilişkilerinde attığı adımlar, global piyasalarda sarsıntılara neden oldu. Çin üzerinde uygulanan tarifelerle, yerli sanayii koruma hedeflenirken, bu durum dünya çapında ticaret dengelerini alt üst etti.
Diplomasi alanında da Trump, geleneksel yaklaşımlardan uzak durarak, daha doğrudan ve sert bir iletişim yöntemi benimsedi. Kuzey Kore lideri Kim Jong-un ile gerçekleştirilen tarihi zirve, Trump’ın diplomatik ilişkileri yeniden şekillendirme çabasının bir örneği olarak gösterildi. Bu zirve, iki ülke arasındaki gerginliğin sona ermesini umarak, yeni bir denge kurma amacı taşımaktaydı. Ancak, bu yöntemlerle sağlanacak kalıcı barışın nasıl bir etki yaratacağı hâlâ belirsizliğini koruyor.
Sonuç olarak, Donald Trump’ın ilk 100 günü, politikada köklü değişimlerin yaşandığı bir dönem olarak tarihe geçti. İç ve dış politikada attığı adımlar, yalnızca ülke genelinde değil, dünya çapında da yankı uyandırdı. Bu süreçte sağladığı yeniliklerin uzun vadeli etkileri ise kamuoyu ve uzmanlar arasında tartışılmaya devam ediyor. Hem destekçisi hem de muhalifleri tarafından sıkça eleştirilen Trump, tarihinde benzeri görülmemiş bir dönemi geride bıraktı. Gelecek 100 günün neleri beraberinde getireceği, Amerikan halkı ve dünya için büyük bir merak konusu olmaya devam ediyor.